PKK terör örgütünün tasfiyesinde “silahların teslimi” aşamasının Milli İstihbarat Teşkilatı ve diğer kurumların işbirliği içinde “kontrollü bir şekilde devam ettiği” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve diğer devlet yetkilileri tarafından farklı açıklamalarla dile getiriliyor. Bu sürecin ilerlemesinde sorunların nerelerden çıkabileceği de kamuoyunu bilgilendirme bağlamında ifade ediliyor. Toplumun bu konudaki hassasiyetinin de yakından takip edildiği yine konuşmaların içeriğinden anlaşılıyor.
Terörün bu kadar uzun süre devam ettiği ve daha önce başlatılan çözüm süreçleri deneyimlerinin de etkisiyle toplumun farklı katmanlarının sürece yönelik hassasiyetlerinin olması doğaldır. Buradan, endişeli insanların terörsüz Türkiye hedefine karşı oldukları anlamı çıkmaz. Sürecin en başından itibaren, al-ver ya da pazarlık içeren müzakerenin olmadığı, gerekçeleriyle birlikte anlatılmasına rağmen, her bir aşamanın suhuletle ilerlemesinin akabinde belirli kesimler bu tartışmaları yeniden gündeme taşıyorlar.
Örgüt elebaşı Öcalan’ın tevile mahal bırakmayacak şekilde, PKK’nın feshi çağrısını yapması, terör örgütünün bu çağrıya uyarak kongresini silah bırakma hedefini de içerecek şekilde ilan etmesi, bazı çevrelerin “bu kadar sorunsuz nasıl devam ediyor, demek ki pazarlık var” manipülasyonlarına altlık oluşturuyor. Toplumun belirli kesimlerinde de bu tür tezviratlar hala karşılık buluyor. Benzer tartışmaların sürecin sonuna kadar devam edeceği varsayıldığında, yapılması gereken başlangıç noktasının sürekli hatırlanmasıdır.
Unutulmaması gereken başlangıç noktası kısaca şudur: Terör örgütünün, fesih ve silah bırakma kararı öncesinde, içeride insan kaynağı ve saldırı kapasitesi bitme noktasına gelmişti. Devletin oluşturduğu mücadele kapasitesiyle, terör örgütünün sınır ötesinde saha hakimiyeti iyice zayıflamış, lojistik hatları kontrol altına alındığı için gıdaya ulaşımı bile minimize edilmişti. Terör örgütünün üst kademesine yapılan operasyonların neticesinde örgüt yöneticileri hareket edemez hale getirilmişti.
Türkiye’nin sınır ötesi harekatlarla sahada hakimiyeti, bölge ülkeleriyle geliştirdiği ilişkilerin mahiyeti ve küresel alanda artan etkisiyle, terör örgütünü vekaleten kullananlara ciddi maliyetler çıkıyordu. Daha açık bir ifadeyle kullanım değeri maliyetini karşılamamaya başlamıştı. Dolayısıyla dış destek konusunda da beklediğini bulamıyordu. İlaveten, AK Parti’nin demokratikleşme, kalkınma-yatırım siyaseti ve uyguladığı sosyal politikasıyla PKK terör örgütü ve onun destekçilerinin istismar alanları kurutulmuştu. Dolayısıyla, terörün sonlanmasına yönelik şartlar öncelikle oluşturulmuştu.
Terörsüz Türkiye hedefi ile ilgili buraya kadar ya da bundan sonrası için kamuoyunda “ne verildi de PKK silah bırakıyor” temalı yapılacak her tartışmada bu başlangıç noktasını hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor. Bu hususlar göz ardı edildiğinde, PKK’nın kuyruğu dik tutmak için söyledikleri belirli çevreler tarafından araçsallaştırılıyor. Peki madem PKK terör örgütü bu haldeyse, o zaman “niçin bu süreç başlatıldı” sorusunu soracak olanlar için meselenin can alıcı olan farklı bir noktasını yine iyi niyetle hatırlatmak gerekiyor.
Bir kanser hücresini tam olarak yok edip tüm yönleriyle tedavi etmediğinizde uygun ortamı bulduğunda yeniden hastalık üretir. Devlet uygun koşulları oluşturarak terör örgütünü tüm yönleriyle bitirmek için bu yöntemleri tekrar devreye sokmuştur. Süreç başarıya ulaştığında, Türkiye yüzyılında stratejik bir eşik aşılmış olacaktır. Terör örgütünün içerisinden ya da farklı adlarla terörü devam ettiren yapılar olursa devlet terörle mücadelesini zaten tavizsiz şekilde devam ettirir.
Kaynak = https://www.sabah.com.tr/yazarlar/nebi_mis/2025/05/26/terorsuz-turkiyede-unutulmamasi-gereken-zemin